Son bir senemi birbirine benzeyen kitapları okumakla geçirdim. Hepsi birbirine benzediği için de kitapları hep yarım bıraktım. Ama aklım o yarım bıraktığım kitaplara takılıyor zaman zaman. Birşeyleri yarım bırakmak iyi değil. Küçükken yemeğimi yarım bıraktığımda "arkandan ağlar" diye büyükler zorla yedirmeye çalışırdı. Ama bu sözün ne demek olduğunu çok sonra anladım. "Keşke" diyor insan bazen yarım bıraktıklarına...
Yine vapurdayım yine yazasım var, biraz da küfredesim var. Yarım kalan şeyler de var. Bütün o kitaplarda yazan şey de aynı şeyi söylüyor. "Düşünme, affet gitsin". Bazen affediyorum, bazen de olmuyor işte, affedemiyorum. Affedersem kitapları bırakıyorum, affedemezsem biraz daha devam ediyorum.
Bir gün mesela bir vapurda karşılaşmak ve selamlaşmak istemiyor da değilim açıkçası. Vapur fikri güzel olabilir, ne de olsa birlikte hiç vapura binmedik... Şayet, tıpkı bugünkü gibi rüzgarlı ve çok mutlu bir günümde seninle karşılaşırsam, kulağına eğilip önce "seni seviyorum" diye fısıldamak isterim. Sonra ne bileyim sarılabilirim, özlem de var içimde yalan yok. Sonra belki yanağından filan öperim ve diğer kulağına eğilip usulca "Ben seni affettim, sevdim de... Ama lütfen artık bu son olsun, sen de affet... Ve şimdi aç gözlerini de, süzülüp giden şu dalgalar gibi artık bi siktir git" diye fısıldamak isterim. Ne güzel olur... Keşke karşılaşsak bi gün...