"Günlerden güz, mevsim sepya"ydı. Yanmak ise hiç bu kadar soğuk olmamıştı. Bir yerlerde mutlaka başka bir hayatım daha olmalıydı. Bu "yaşadığım" birşey olamazdı, sadece ve sadece "karşılaştığım" bir şey olmalıydı.
Günlerden güz mevsim sepya
Bir tüy kalemle çizilmiş bekler
Bir hayat daha olmalı der gibi
Kahverengi tonlarda uykularda
Bir tüy kalemle çizilmiş bekler
Bir hayat daha olmalı der gibi
Kahverengi tonlarda uykularda
Yaşanmış olanın yaşanmamışlıkla savaşı vardı içimde.
Aslında Dünya bazen gereksiz küçük. Tam da böyle durumlarda, bazı kişilerle karşılaşmak ise büyük bir mesele olur... Tesadüfe bak diye şaşırırken, iki kişilik kalmak ağrı yapmaya başlar ve Dünya biraz daha küçülür... Hakikati anlama mücadelesi başlar. Sonra bir bir anılar dağılır... Biraz sevgi biraz ızdırap birbirine karışır.
Ah bu ne sevgi bu ne ıztırap
Bu şarkıyla gönlüm ne harap
Ne pahasına olursa olsun, hakikate asla karşı koymamam gerektiğini ve eninde sonunda beni olması gereken zamanda, tam da olmam gereken yere getireceğini biliyordum aslında. Biraz hissizleşirken anılara şöyle bir baktım, bazıları silik bazıları belirgindi. Ben ise güzel şeyleri hatırlamayı tercih ettim ...
Seyrediyor zamanı gözlerinde tozlarla
Bir kaç "İstanbul hatırası". Tek isteğim seyretmek zamanı, öylesine, hatta uzaktan.
Şimdilerde ise yazın da etkisiyle sanırım biraz sarhoş geziyorum...
Yakınlaşınca birden, hiç bilmediğim, yepyeni bir dünyaya; içimdeki hafif çakır keyif olmuş şarkıcı mırıldanıyor...
Bir mısra gibi ağzınız
Dillenmemiş dinlenmemiş bakire aşklarda
Dillenmemiş dinlenmemiş bakire aşklarda
Henüz dillenmemiş ve hatta dinlenmemiş taze aşkların sevinci, sanki zihnimdeki kaçak yapılmış gecekondulara benzer anıları hedef alıyor... Eskimiş anılarım, İstanbul'un eskimiş binaları gibi yıkılıyor...Tıpkı kentsel dönüşüm gibi birşey var içerilerimde, yenileniyorum.
Nasıl anlatsam? Değişik bir sıcaklık var içimde.
Güneşin tam ortasında gibiyim....
Aslında tam olarak yanıyorum...
Ama yanmak hiç bu kadar sıcak olmamıştı diyorum :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder