Ama orda bile dış görünüşümüze önem veriyoruz. En pahalı ve gösterişli mermerlerden yaptırma yarışındayız bedenlerimizin sonsuz uykuya daldıkları yatak örtülerini. Oysa çiçeğin açtığı, tohumun filizlendiği toprak o süslü mermer taşlarının altında da, en ucuz olanının altında da hep aynı. Hepimiz orda magmaya, yeryüzüne, güneşe, üzerimizdeki çiçeklerin köklerine eşit uzaklıktayız. Maddeci zihinlerimizin uydurduğu maddeci kademeler, kavgalar yok. Herkesin eşit olduğu ve eşit bir şekilde doğaya yeniden karıştığı, yağmurun dokunuşuyla kokuların değiştiği, ruhların arındığı yeraltı dünyası.
Ne güzeldir ki kavgaların hırsların bittiği yerdir orası.
Ne acıdır ki dünya gözünün kapandığı ve dilimizin sevdiğini haykıramadığı kadar sessiz bir yerdir orası.
O yüzden bir anlamı vardır elbet sevgiyle uğurlanmanın, güzel şeyler fısıldayıp dünya gözüyle gülümsemenin, vedalaşırken sarılabilmenin, seviyorum diyebilmenin, damarlara hırs dolu bir kalp uyuşturucusu enjekte etmek yerine, şefkatli bir ağrı kesici olabilmenin...
(Teyzemi Ziyaret)
"Dünya gözünün kapandığı, dilin sevgiyi haykıramadığı..." Dünya malının değersiz kaldığı,şefkatli ağrı kesicilere bile ihtiyaç olmadığı bir yer... "Toprak Ana" her zaman nasıl da değerli ve kutsal.
YanıtlaSilSeçtiğiniz resim çok etkileyici.
Çok teşekkür ederim :) gerçekten toprak ananın kutsallığını unutmamak gerekiyor...
SilSevgiler :)
Aynen
YanıtlaSiladamzeka.blogspot.com
huzurun adresi diye boşa demiyorlar..
YanıtlaSilevet di mi? :)
Sil