Tekne, balık ve denizin ortasında ben. Zaman şu an durdu. Bir boşlukta süzülüyorum. Bir tekneden çağırıyorlar da gitmiyorum. Şu an hiç bir şeyi hissedemiyorum. Aslında gidip o teknede bir masada tek başına oturmak var, hiç de zor gelmiyor. Ama denizin ortasında havada, süzülüyorum. Tatlı bir boşluktayım, başım ağrıyor ama mutluyum. Mutluyum çünkü şu an zaman durmuş gibi, aslında akıyor ama eksilmiyor, sanki bir süs havuzunda devir daim olan su gibi akıyor, hem de hiç azalmadan.
Sanki yer çekimi yok, aşağı inemiyorum. Uçuyorum sanki. Dünya, şu an mavi denizden ve mavi gökyüzünü görebildiğim şeffaf havadan ibaret. Yaptığım herşey güzel geliyor, sahip olduğum herşey güzel. Mutluyum çünkü en çok da zamana karşı olan aceleciliğimi hissetmiyorum.
Herkese ve herşeye eşit mesafedeyim, merkezdeyim ve kollarımla etrafımı çiziyorum. Ben artık zamana eşitim, zaman şu an benim etrafımda dönen bir çember. Kaygımı anladım, kaygım en çok zaman karşıymış meğer. Uydurulmuş ve adına saniye, dakika, saat, gün, ay, yıl ve asır dedikleri herşey aynı aslında; bir dakika bir asır gibi, bir yıl bir saniye gibi. Şu an uydurulmuş bu zaman dilimlerini hissetmiyorum. Herşey 360 derece dönüyor sadece...