16 Kasım 2014 Pazar

Metroda Patlama


       

Az önce metroda meydana gelen patlamayı duyan oldu mu ki? 
Çok büyük bir patlama oldu. Yerin kaç metre altında olduğunu bilmiyorum ama çok derinlerde bir yerde. Belki de çok derinde olduğu için ses gelmemiş olabilir. Belki de sadece biraz sarsıntı hissedilmiştir, belki de kimse farketmemiştir.

Oysa ben ordaydım, hepsini gözlerimle gördüm. 


Patlamadan yaklaşık 1 dakika önceydi. Yüzlerce insan, hep beraber trenin gelmesini bekliyorduk. Daha 7 dakika vardı. Tam o sırada çok ilginç bir şey oldu. Herkes bir anda durdu ve birbirine doğru yaklaştı. Bir sürü insan gülümseye ve sarılmaya başladı. Derin derin birbirlerine bakıyorlardı ve sarılıyorlardı. O kadar derin bakıyorlardı ki sanki birbirlerinin gözünün içinden geçip yeryüzündeki sevdiklerine ulaşıyorlar ve onlarla son defa vedalaşıyorlardı. 

Ama garip ki, hiç kimse bana bakmıyordu. Kimse sarılmıyor, gülmüyor ve benimle konuşmuyordu. Hatta o kadar kayıtsızlardı ki bana karşı, sanki onlardan değilmişim gibi, dışlanmışım gibi... Ya da bilmiyorum belki de beni görmüyorlardı... 

Herkesin tek tek gözünün içine bakıp aralarından geçtim, kimse bana bakmadı, hepsine dokundum kimse beni farketmedi. Yürüdüm ve yürüdüm ve hepsini arkamda bıraktım. Nefesimin sesini duymaya başladım. Nefesimin sesi giderek yükseldi, bir süre sonra sadece kendi sesimi duyduğumu farkettim... Sanki herkes gitmiş gibi bir sessizlik vardı ve sadece nefesimin sesi bu sessizliği bozuyordu. Ve ben metrelerce derindeydim...

Yavaşladım ve durdum. Biraz ürktüm sessizlikten. Arkamda kalabalık bir sessizlik vardı. Biliyordum kimse gitmemişti, herkesi tek tek hissediyordum. Neler olduğunu merak ediyordum ama çok da  korkuyordum. Ne olmuştu da, biraz önce aralarından geçerken beni farketmeyen yüzlerce insan bir anda susmuştu. Hafifçe başımı çevirdim ve gördüklerime inanamadım. Herkes durmuş bana bakıyordu... 
Onlara doğru döndüm, yavaşça, bütün bedenimle. Bütün damarlarımın içinde dolaşmaya başlayan korkuyla birden bağırdım "Noluyor ya, niye bakıyorsunuz böyle?" Belki de hayatımda hiç bağırmadığım kadar bağırdım. O kadar bağırdım ki, genelde sesimi yükseltmekten korkan ve konuşurken onu küçülten ben, sesimin önceki ve sonraki metro duraklarından yansıyıp geri döndüğünü farkettim...

Gerçekten neler oluyordu? Çok garipti herşey. Zamansızlığın içinde saatlerce süren bir 60 saniye yaşıyordum. Her saniyenin mikrosaniyelerini bile uzunca yaşıyordum. Metrelerce derinlikteyim, herkes bana bakmış sessizce duruyor ve beni bekliyordu. Sanki çok tanıdıklardı. 

Derken çok uzakta birini gördüm. Bana bakan bu insanların arkasında, kalabalıktan ayrı bir yerde tek başına duruyordu. Yere oturmuş, eli kafasında sanki ağlıyordu. Düşünceliydi ama olan bitenle ilgilenmiyordu. Sanki hiç sevilmemiş gibi bir hali vardı, sanki terkedilmiş, sanki hırpalanmış. Kadın mı erkek mi tam seçemiyordum. Ama onu da bir yerden tanıyordum. Derin derin ona bakmaya başladım, bakarken dalıp gittim, herkes bana birşeyler söylemeye başladı. Kimisi komik birşey anlatıyor, kimisi üzgün şeyler anlatırken ağlıyor, kimi kızıyor, kimi bana hak veriyordu. Herkes birbiriyle beni konuşuyordu. Bıraktım onları dinlemeyi. Sadece uzaktakine bakıyordum, o kişi ise bana hiç bakmıyordu. Sanki bütün olan bitenden kopuk bir hali vardı.

Sesleri duymamaya çalıştım, kulağıma gelen herşeyi bir kutuya koydum. Gözüm, kulağım ondaydı. Bütün aklım uzaktakindeydi. Birşey söylemesini, bana bakmasını bekliyordum ki birden midemde çok büyük bir ağrı duydum. Sanki yediğimi hazmedememiş gibi bir ağrı. Sanki taş varmış gibi bir ağırlık, sonra ağrı birden bacaklarıma geçti, sonra kollarıma ve sonra başıma. Sanki saçlarımdan birisi havaya kaldırmıştı da, yukarı çekiyordu beni. Çektikçe saçlarım uzuyordu ve yine çekiyordu. Derken ağrı kalbime geçti. Kalbimin atışları birden hızlandı. Kalbim o kadar çok atıyordu ki sanki yıllar geçiyordu. Çığlıklar atmaya başladım ve o sırada uzaktaki ayağa kalktı, yavaşça döndü ve bana baktı. Gözleri o kadar sancılıydı ki, tanıyordum sancısını. Kalbim daha da çok atmaya başladı, göğüs kafesimin içinde dans eder gibi. Kalbin dansı olur mu hiç, öyle hızlı dans ediyordu ki kemiklerime çarpıyordu ve acıyordu. Ve o bana bakıyordu, ben ona...

Metrelerce derinlikteki metro durağı ısınıyordu, sonra o kadar sıcak oldu ki ateş gibi yanmaya başladım. O ise bana uzaktan bakmaya devam ediyordu. Birden çok büyük bir ses duydum, o kadar büyük bir sesti ki kulaklarımdan girdi, ayaklarımdan çıktı, sonra duraktaki diğer insanların kulaklarına girdi. Herkes birer birer patlamaya başladı. Kiminin gözü, kiminin ayağı, kiminin kolu havada uçuyordu, herşey birbirine karışıyordu, uzaklaşıyordu ve dağılıyordu. Büyük bir patlama olmuştu, izliyordum şaşkınlıkla. Uzaktaki de bana bakmaya devam ediyordu. İnsan parçaları etrafa saçılıyordu, ama ona hiçbirşey olmuyordu. 

İçerde basınç giderek arttı. Derken bir patlama daha oldu. Tepede bir delik açıldı. Havaya dağılan insan parçaları yukarı uçmaya başladı. Sanki bu parçalar yıllardır bu metro durağında hapsolmuşlardı ve yeryüzüne doğru açılan bu minik kapı onları mutlu etmişti. Hepsi mutluluktan uçuyor gibiydi. Çok garipti, her taraf mutluluktan uçan insan parçalarıyla doluydu. Hiç böyle birşey görmemiştim daha önce.

Ama ona hala hiçbirşey olmuyordu. Neden?

Oysa onun da özgürlüğüne kavuşmasını istiyordum, onu hapsolduğu bu yerden çıkarmak istiyordum. Kalbim sürekli zıplıyordu. Ben ona bakıyordum, o ağlıyordu. Canım iyice acıyordu artık, yanıyordum çünkü. Bütün bu bedenleri öldürmek için canlı bomba bile olmayı kabul etmiştim. Oysa ona hiçbişey olmuyordu. Diğer herşey gibi, onun da parçalarını dağıtıp bu metro durağından uçup gitmesini istiyordum inatla. Ama ısrarla gitmiyordu ve ben yanmaya devam ediyordum. Yukarı uçan mutlu insan parçaları çoktan kendine uygun eşler bulup yer değiştirmişlerdi bile. Birinin kalbi diğerinin koluna, birinin gözü diğerinin kaşına, birinin dili diğerinin ağzına karışmıştı. Dağılan her parça kendine yeni bir yer bulmuştu. Herkes yenilenmiş ve başka dönüşmüştü. 

Ben yanmaya devam ettim, o da bana bakmaya devam etti. Zıplayan ve dans eden kalbimi sakinleştirmeye çalışırken sadece şunları söyleyebildim ona. "Ben yanıyorum, sen de git artık, herkes gitti, sen de git artık, beni bırak artık, rahat bırak!"

10 yorum:

  1. Ovv bunu sen mi yazdın.
    çok beğendim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tolgacımmm senin yorumunu çok merak ediyodum doğrusu, hepsini ben yazdımm :)
      Beğenmene çok sevindim, ağzım kulaklarımda.
      :)

      Sil
  2. film sahnesi gibi, müthiş..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hissettirebildiysem ne mutlu bana :) Teşekkürler

      Sil
  3. Çok güzel betimlemeler..İyi bir senaryo olmuş.. Elinize sağlık..

    YanıtlaSil
  4. yazacak yorum düşündüm baktım 10 dk geçti... bulmadım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ayşecim çok tatlısın, yorumsuz diyosun yanii :))

      Sil