26 Mart 2014 Çarşamba

Tadımız tudumuz

Tatlıyız bazen, tuzluyuz, ekşiyiz hatta acıyız.
İnsanız ama... Ve bazen karanlıkta boğuluruz sebepsiz.
Su gibiyiz...Bazen durgun, bazen dalgalı. Temizlerken kimi zaman birini, gün gelir boğarız en sevdiklerimizi.
Yok gibiyiz, var gibiyiz. Elimiz, ayağımız bazen nerede duracağını bilemezken, kalbimiz taş olur katılaşır aniden.
Nefretimiz, aşkımız, kinimiz, ahlaksızlığımız, hanımefendiliğimiz, beyefendiliğimiz, yalanımız dolanımız, doğrumuz, yanlışımız, öfkemiz şefkatimiz insan olduğumuzdan...
Sesimiz sessizliğimiz, çığlığımız dilsizliğimiz, isyanımız yakarışımız hep değişken.
Herşeyin bu dünyaya ait olduğunu bile bile esirgeriz birbirimizden...
Aydınlık da karanlık da içimizden gelir oysa ama hiç farkedemeyiz, hep dışardan zannederiz.
En önemlisi de; şimdi bu dünyalıyız, yani sadece şu anda, bir dakika sonrasını bile bilmeden...

Çidolojik

4 Mart 2014 Salı

Kurtuluş

Kurtuluş Savaşından çıkmış Türkiye gibiyim. Sanki yeni kurulmuş.

Vücudumun her yeri düşmanlar tarafından işgal edilmişti. Her bölgede isyanlar başlamıştı. Vahdettin kaçmıştı. Hasta adam diyorlardı bana. İçimde bir Kuva-yı Milliye oluşturuldu. Vücudumun değişik bölgelerinde düşman işgallerine ve ayaklanmalara karşı direnişler başladı. Her hücrem ayrı ayrı direniyordu. Haberler sinir sistemim aracılığıyla bir hücreden diğer hücreme taşınıyordu. Gitgide düzenli ordular oluşmaya başlamıştı vücudumda...

Kalbim ise Anzavur cephesi gibiydi. Kalbime giden damarlar düşmanlar tarafından resmen tıkanmıştı. Savaş günlerce sürdü ve günlerce süren bu kanlı mücadeleden galip çıkmayı başardım. Kanım kaynadı ve damarlarımın akıntılarında düşmalarım boğuldu. Bütün hücrelerimle barış anlaşması imzaladım. Köprüler, boğazlar ve iki ada bana kaldı. Ekonomi düzelmeye başladı. Savaş kalıntıları müzeye kaldırıldı. 

Şimdi bir bayram havası içimde. Kimse bundan sonra, gemisini alıp elini kolunu sallayarak geçemez benim denizimde!

Çidolojik