7 Ekim 2015 Çarşamba

C'est la vie


Şarabımı açtım ve sigaramı yaktım. C'est la vie!
Gelmişine geçmişine de... Sansürlemeden yazmak istiyorum ama neyse küfür yok!

Ama içimden de küfür ediyorum bolca. Hayatın efendice kısmını çoktan bir kenara attım zaten. Kafam da biraz güzel. Kime çok kırıldım, unutmuş bile olabilirim. Zaten çok güzel şeyler var aklımda, güzel anılar. Yelkenliler filan var mesela. Çok güzel bir aşk var... Eee tabi ki bu yüzden, ne zaman o yelkenlinin adında birini görsem dönüp bakıyorum, sırf adı onunla aynı diye sevebiliyorum bile...Ki sevmişliğim var...

Kafam biraz renkli, biraz sıcak, biraz da soğuk. Hiç bir şeye alışmak istemiyorum sanırım. Ne yaza, ne kışa, ne de bahara... Uzun bir yolculuktan geldim zaten. Sürekli değişen yollar... Yaban domuzlarından korkup kaçarken girdiğim çatallı yollar. Keşke bir yelkenli olsa da beni kurtarsa, alıp götürse dediğim yollar... Ama artık biliyorum, kendimden başka kimsenin beni bu yaban domuzlarından koruyamayacağını çok iyi biliyorum.

İnsan bilmediği şeyden biraz korkmalıymış... Daha da mühim olan şu ki, korkmam gerektiğini bilmediğim gibi, ne kadar korkmam gerektiğini de bilmiyormuşum. Belki de ben bu yüzden fazla saldırıya uğradım. Belki de bu yüzden kalbim fazla kırıldı. İçimde kalp kırıklarını onarmaya çalışan kişi vır vır konuşuyor da bazen, off sanırım hep aynı şeyi düşünüyor. Aslında o şey, kişi artık bir insan bile değil. Sembolik bir ağrı sadece. Onun ismi sadece bir hastalık ismi gibi. O yüzdendir ki ne zaman onun adında birini görsem, başka yöne dönüp bakıyorum, kalbim acıyor, sırf adı onunla aynı diye korkudan titreyebiliyorum bile. Ki titremişliğim var...

Oysa içimde deli dolu yaşamaya başlayan kişi susmak istiyor. Anlatmak istemiyor olanları, gelmişine geçmişine diye basıyor küfürü sadece, şarkı filan söylüyor bolca. Bir taraftan sürekli hayaller kuruyor, bir taraftan da mevcut dünyanın düzenine uygun hareket etmeye olabildiğince gayret ediyor. "C'est la vie" diyor.

Ben de ona uyuyorum artık. Bıraktım her şeyi akışına. Hiç kimseye, hiç bir şeye müdahale etmek istemiyorum. Bi yerde bana ne ki diğerlerinin tercihlerinden? Artık böyleyim diyorum, belki de içimde her türlüsü var. Ne gerek var zaten, sabit olmak, tutarlı olmak filan da istemiyorum. Şehirden şehire giden, gönülden gönüle geçen ve göz açıp kapayıncaya kadar kaybolan anıların arasında sadece uçmak istiyorum. Yani, yere iner miyim, inmek ister miyim hiç bilmiyorum? O yüzden, artık birine seviyorum demek için de hiç ama hiç acele etmiyorum. Sonuçta sevgisi bokuna karışmış bir sürü yaban domuzu var etrafta. Bir yaban domuzu geliyor, diğer bir yaban domuzundan korumaya çalışıyor... Gülüyorum sadece.

Aman neyse... Çok şükür ki artık bağlanma problemi olan normal bir insan gibi yaşıyorum!

Off ya, yine de erkek olsam ne güzel küfrederdim valla... Ama napçaksın işte, kadın kısmının ağzına yakışmıyor ki içimden geçen küfürler. Hele de benim gibi "naif" bir insana... Yok olmaz yani, ayıp olur... O yüzden biraz sansürlüyorum kendimi, C'est la vie deyip geçiyorum.

2 yorum:

  1. o zaman gelmişine geçmişine "c'est la vie" : )
    bi de o şarabı tek başına içince oluyor hep bunlar benden söylemesi ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ewwet çokk doğruu :)
      Bi dahakine çok sevdiğim bir arkadaşımla içmeyi düşünüyorum. Adı ayşe olsun mesela ;)

      Sil